Bu yazımızda Şeytana yakıştırılan isimleri ve onların yakıştıran toplum tarafından nasıl görüldüğünü inceleyeceğiz. ilk olarak kendi yaşadığımız topraklarda önceden Şeytanın nasıl bilindiğini inceleyelim; Erlik Han – Türk ve Altay mitolojisinde Kötülük Tanrısı. Erlik Han eski Türklerin inancı Tengricilikte yeraltı âleminin efendisidir. (Yerlik/Erlik de denir). Moğollar ise Erleg veya Yerleg derler.
Erlik
Günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin olmasına rağmen
kötülüğü simgeleyen bir tanrı ruhudur. Altayların bir yaradılış
efsanesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri’ye karşı fenalık yapmışve Tengri onu ceza olarak yeraltı âleminin efendisi yapmıştır. Erlik Han, yeraltı Âleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüşten bir tahtın üzerinde oturur. Orada kendine koyu kırmızı parlıyan ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır. Emirinde dokuz semerli boğası vardır.
Erlik Han lânetlenmiştir, Tanrı Ülgen “fenalık ettin, senin halkın da hep hileciler, fenalık düşünenler olsun der.” ve yarattığı karada dokuz dallı çam ağacının dokuz dalından kendi halkını türetir. Erlik bu halk benim olsun der tanrıya. Tanrı da ona git kendi halkını kendin bul deyip Erlik’i geri çevirir. Tanrının halkının bu ağacın yalnız doğuya bakan5dalından istifade etmelerine izin verilmiştir. Kalan dört dal yasaklamıştır.
Erlik gidip bu halkı baştan çıkarır. Erkek olan Törüngey ile dişi olan Eje, Erlik’in şu sözüne kanarlar “Bu dört dal aslında size yasak değildir, meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin.”
Erlik sonra ağaca bekçi bulunan yılan uyurken ağzına girer ve ağaca çıkar, Ece’ye müsaade ettiğini söyler. Bunun üstüne Ece meyveden yer, Törüngey’in de ağzına sürer. Tanrı durumu fark eder ve Erlik’i yer altına gönderir. Eje’ye “Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin” der. Yılana “Sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın” der. Törüngeye “Sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın” der. “Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum, burada sizi ben beslerdim, ben korurdum, artık kendinizi besleyip koruyacaksınız, bir daha da sesimi duymayacaksınız” diye ekler. Böylece Erlik insanoğluna ilk kötülüğünü etmiş olur.
Özellikleri
Erlik; sağlam gövdeli, atletik yapılı yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri, kaşları kara renklidir.
Çatal sakalı dizlerine değin uzanmıştır. Yaban domuzunun azı dişlerine benzeyen bıyığı kulakları üzerine yerleşmiştir. Kara ve kıvırcık saçlıdır. Çenesi tokmağa, boynuzları ağaç köklerine benzer. Kana benzer parlak yüzlü Erlik’in, kara demirden kılıcı ve kalkanı vardır.
Bineği kara at ya da kara boğadır (belki de öküz). Erklig Kan, Eski Uygur sanatında boğa ya da öküze binmiş olarak tasvir edilmiştir ki bunu, Osmanlı kozmolojisindeki dünyanın öküz üstünde durduğunu anlatan efsane ile aynı köke bağlamak mümkündür. Kötülüklerin kaynağıdır. Yeraltında yaşar. Saçları, gözleri ve kaşları ile atı karadır. Çatal (çiftli) sakalı dizlerine kadar uzamıştır. Boynuzları ağaç köklerine, bıyıkları yaban domuzunun dişlerine benzer. Yatağı kunduz derisindendir. Kadehi insan kafatasındandır. Kamçısı karayılandandır. Körüğü, çekici ve örsü vardır.
Dokuz oğlu ile dokuz kızı vardır. Çenesi tokmak gibidir. Eyerlenmiş dokuz boğası vardır. Gümüş bir tahtı vardır. Yeraltında demir sarayında yaşar. Yassı demirden bir kalkanı bulunur. Kılıcı geniş ağızlı bir paladır. İhtiyar ve çirkin bir görüntüye sahiptir. Kara renkle simgelenir. Kendisine kara at kurban edilir. Kayra Han ilk önce bir varlık yaratmış onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri meydana getirmiştir. Bu varlığın kendisine baş kaldırması üzerine, ona “Erlik” adını vererek ışık evreninden yeraltına atmış, ayrıca yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında değişik bir cins insan yaratmıştır. Sonsuz suların içinden toprak (balçık) çıkarma görevi ona verilmiş fakat Erlik yeryüzü yaratılırken ağzında kendisi için bir parça toprak saklamış fakat bu yaptığı anlaşılınca cezalandırılmıştır. Bilgisiz, yıkıcıdır.
Düzen ve barış istemez. Huzura karşıdır, yeryüzünü karıştırmak ister. Sonsuz karanlıkların içinde yaşar. İradesi yoktur. İradesizliği simgeler. Affedilir fakat hemen ardından kötülüğe dalar. Evrenin başlangıcında yalnızca Ülgen ve Erlik vardır. Kaz ve kuğu kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Kayra Han ise evrenden önce de mevcuttur. iki köpeğinin adı Kazar ve Pazar‟dır. Yeraltındaki ırmağın kenarında, yüksek bir dağın eteğinde kırk köşeli taş evinde yaşar. Çelik mızrak şeklinde bir tılsımı vardır. Bir insanın eline geçtiğinde ölümcül bir silah olur. Tüm düşmanları yok eder. Gözkapakları bir karış, saçları dimdik, yüzü kan gibi kırmızıdır. Bıyığı kıvrılarak kulağına asılmıştır.
Vücudu yılanlarla kaplıdır. Domuz boynuzlu öküzünün sırtında yolculuk yapar. Kızlarının hiçbirinin adı yoktur. Kötü ruhların tamamı onun egemenliği
altındadır. Pora Ninci ve Kara Ninci adlı iki yardımcısı vardır. Gökten kovulduğunda yardımcı ve hizmetkârları da onunla birlikte yere dökülmüştür. O hızla toprağın altına saplanmışlardır. Erliğin gelişiyle âleme aniden karanlık çöker, rüzgâr eser, fırtına kopar, yer sarsılır. Yeraltını kara bir güneşle aydınlatır. 1980 yılında Moğolistanda bulunan bir dinozora Erlik ismine istinaden Erlikosaurus adı verilmiştir.
Erlik Han’ın Çocukları
Erlik’in dokuz oğlu ve dokuz kızı vardır. Kara Oğlanlar olarak anılan Dokuz oğlu, adlarıyla birlikte şunlardır: Karaş Han, Matır Han, şıngay Han, Kömür Han, Badış Han, Yabaş Han, Temir Han, Uçar Han, Kerey Han.
Altay Şamanizmine göre Erlik’in oğulları yer altına inen Şamana yol gösterirler. Erlik ve oğulları için zayıf ve hasta hayvanlar kurban edilir. Çünkü Altaylılar’ın inançlarına göre Erlik, kötü (zayıf ve sakat) kurbanlardan hoşlanır. Erlik’e asla at kurban edilmez. Ayrıca, Erlik’i simgeleyen şeyler ve tasvirler yapmak yasaktır. Erlik Han’ın oğulları her zaman babaları gibi kötü değildir. Bunlar, kötü ruhlardan insanları korurlar.
Babaları için yapılan kurban törenlerinde hazır bulunurlar ve töreni yöneten kamın Erlik Han’ın yanına gitmesine öncülük ederler. Yeryüzündeki görevlerinden ayrı olarak Erlik’in oğulları yer altındaki gölleri, ırmakları, denizleri yönetirler…
Kızları olan Kara Kızlar kuttörenleri sırasında kamları baştan çıkarıp, onların başarısız olmalarına neden olurlar. Erlik ile iletişime geçen Şamanlara Kara Kam denir.Erlik’in kızları, kam Gök Tanrı’ya (Ülgen’e) kurban vermek için göğe çıkarken, kamı yataklarına çağırıp yolundan alıkoymağa çalışırlar.
Kam, işini unutup Erlik’in kızlarının cilvelerine kanarsa başka ruhlarca cezalandırılır ve Tanrı’nın kurbanı kabul etmesi işi de tehlikeye düşer. Erlik’in kızlarından ikisi Kiştey Ana ile Erke Solton’dur.
Erlik Han’ın Mamutları
Sibiryanın kuzeyinde yaşayan ve doğaya bağlı bir yaşam sürdüren Türk halkından olan Dolganlarda anlatılan bir efsâneye göre, Erlik han Mamutları yeryüzünden alıp yeraltı âlemine götürmüştür. Mamutlar orada pis kokuların, sıcağın ve karanlığın içinde Erlik Han’a hizmet etmek zorundadırlar. Eğer bir Mamut oradan kaçıp tekrar yeryüzüne ulaşmaya çalışırsa derhal buz kesilip ölür.
Etimoloji
(Er/Yer) kökünden türemiştir. Kişi, güç ve yer, yer altı kelimeleri ile bağlantılıdır. Buryatçada kan içen anlamında kullanılır.
Erlik han tasvirleri



şimdi ise şu an yaşadığımız bölgede hakim olan inançta geçen isimi inceleyelim;
İslam
Kur’an-ı Kerim’e Göre Şeytan
Şeytan, Kur‟an-ı Kerim‟de kötü ruhun, kötü birinin, kötülüğe teşvik
edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık ve sapkınlığın önderinin, Allah’ın ve O’na kullukta bulunan herkesin büyük düşmanı ve kötülüğün sembolü olduğu söylenen varlıktır.
Açıklık getirecek olursak şeytan Kur‟an‟da iki anlamda kullanılır;
Şeytan, cinlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her şeyin adı olmuştur. Bu manada bir canavar veya yılana da şeytan denilir. Aynı şekilde haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir.
6:112
Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile baş başa bırak.
İblis ise: şeytanın özel ismidir. Adem’e secde etmeyen, Adem’in cennetten kovulmasına yol açan ve dolayısıyla Allah’a karşı koymuş olan varlıktır.
Ve o zaman meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi,
2:36
inkârcılardan oldu.
7:27
Ey Âdemoğulları. şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık.
Kur’an-ı Kerim’deki Şeytanın Özellikleri
Kur‟an‟da geçen şeytan melek değildir. Çünkü melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Bazı insanlar da ona tâbi olarak şeytanlaşırlar.
şeytan, Kur‟an-ı Kerim ve hadislerde bahsedildiğince; insanların apaçık düşmanıdır ve onun şerrinden korunmanın tek yolu Allah‟ın emir ve yasaklarına uymaktır. İslam inancına göre; insanlar tarafından algınamasalar da şeytanlar, insanları görebilir ve peygamberler de dahil olmak üzere herkese musallat olurlar.
İblis, Kur‟an-ı Kerim‟de: Tağut, Racîm ve Hannâs isimleriyle de geçer.
Tağut:
طاغوت
- İnsanları Allah’a (C.C.) karşı isyana sevkeden. İsyankâr.
- Her bâtıl mâbud.
- Şeytan.
- İslâmiyetten önce Kâbe’deki putlardan birinin ismi.
Racîm:
رج يم . 1 “Allahü teâlânın rahmetinden kovulmuş uzaklaştırılmış” mânâsına şeytanın Kur’ân-ı
kerîmde bildirilen sıfatı.
2 (Arapça) Taşlanmış, recmedilmiş.
Hannâs:
114:1-6
(Ey Habîbim!) De ki: İnsan ve cinden olan ve insanların göğüslerine (îmân ve îtikâdına) vesvese veren hannâsın Şerrinden insanların mâbûduna ve insanların bütün işlerinin sâhibine ve insanların Rabbine sığınırım.
ن خ اس . 1 (El-Hannâs) (Hunus. dan) Geri çekilerek veya büzülerek, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen. Sinsi şeytan. Besmeleyi işitince kaçan, gaflete dalınca musallat olan şeytan.
اس . 2 (Arapça) şeytan.
İslam’a Göre Allah’a Karşı Koyması ve Lanetlenmesi
Kur‟an‟da geçene göre Allah, Adem‟i yaratmıştır sonrasında da
meleklerden O‟na secde etmesini istemiştir fakat iblis dışında hepsi secde etmiştir ve kendisinin çamurdan yaratılan Adem‟den üstün olduğunu söyleyerek Allah‟a karşı çıkmıştır.
Allah‟ın huzurundan ayrılmadan önce, insanları Allah‟ın yolundan
saptırmak için süre istemiştir ve kendisine kıyamet gününe kadar süre
verilmiştir. Kur‟an‟da olay böyle geçmektedir:
7:11 – Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik; hepsi secde ettiler, yalnız iblis, secde edenlerden olmadı.
7:12 – (Allah) buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblis): “Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.”
7:13 – (Allah) buyurdu: “Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın.”
7:14 – (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”
7:15 – (Allah) buyurdu: “Haydi sen süre verilmişlerdensin.”
7:16 – “Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”
7:17 – “Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.”
7:18 – (Allah) buyurdu: “Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan
Adem ve Havva’nın Meyveyi Yemesi
Allah Adem’i Cennet’e yerleştirdikten sonra Adem’den Havva’yı yarattı. Artık Cennet’te iki insan vardı: Adem ve Havva. Böylece insanın Cennet hayatı başlamıştı ve devam ediyordu. Bunun üzerine Adem ve Havva’yı Allah şöyle uyardı:
2:35
Dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
Kur’an’da geçen Şeytan’ın Adem ve Havva’ya nasıl vesvese verdiği ve Adem’in yasak ağaçtaki meyveyi nasıl tükettikleri konusunda İslam alimlerinin birçok farklı görüş mevcut. Hangisinin Kur’an’a göre doğru olduğunu bilmesekte en kuvvetli görüşler şu şekildedir:
- İblis, Adem’e secde etmediği ve dolayısıyla Allah’ ın emrine karşı
geldiği için cennetten çıkarılmıştı. Ama cennetten çıkarılması
demek onun oraya tekrar giremeyeceği anlamına gelmez. Şeytan
cennete girebiliyordu. Bizâtihi cennete girerek Adem ve Havva ile
yüz yüze konuşarak onları kandırdı. - Adem bilerek ve nefsine uyarak yemiştir. Allah, Kur’an’da durumu
şöyle belirtiyor:
20:115
Andolsun, Biz önceden Adem’den ahid1 almıştık. O ahdimizi unuttu. Biz onda bir azim bulmadık.
Ayette geçen ‘’unuttu’’ kelimesi ‘’saptı, bilerek günah işledi’’anlamına gelmektedir.
Şeytan‟ın vesvese vermesi ve devamında olanlar da Kur‟an‟da şöyle
anlatılmaktadır:
7:20
Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti.” dedi.
7:21
Ve onlara: “Elbette ben size öğüt verenlerdenim.” diye de yemin etti.
7:22
Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri
kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi:
“Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?”
Allah böylece Adem‟e yasağını hatırlattı ve sonrasında da Adem ve Havva özür diledi. Kur‟an‟da olay şöyle geçmektedir:
7:23
Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!”
7:24
(Allah) buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir.”
7:25
“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!” dedi.
İblis Kelimesinin Kökü
İblis kelimesinin türediği “Eblese” kökü şu anlamları ifade eder: Hayırsız oldu, hüsrana uğradı, şaşkınlığa düştü, Allah’ın rahmetinden ümidini kesti. İblis kelimesinin çoğulu “Ebalis” ve “Ebalise” ölçüsündedir. Kelimenin türediği fiil
kökünün şeytanın özelliklerini nitelemesinden dolayı iblis şeytana özel isim olmuştur
Şeytan Kelimesinin Kökü
Şeytan, Arapça‟daki “şetane” kökünden rahmetten uzaklaştı, Hak’dan
uzak oldu; “şata” kökünden ise, öfkeden tutuştu, helak olacak hale
geldi gibi manalara gelip insanlardan, cinlerlerden ve hayvanlardan isyan
eden ve zarar veren her şeyin adı olmuştur. Haset, öfke gibi insana
mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir.


Şimdi ise çok bilinen yunan mitolojisini inceleyelim;
Yunan Miti
Yunan Mitolojisi’nde net olarak bir şeytan figürüne rastlanılmasa da, özellikleri ġeytan’ı hatırlatan bir çok figür vardır. Bu figürler aşağıda ki gibidir;
Pan : Yunan tanrısı Hermes’in oğlu Pan, doğuştan kıllıydı, boynuzları ve çift toynaklı ayaklarıyla yarı keçi görünümüne sahipti. Babası gibi fallik bir tanrı olan Pan, aynı zamanda hem yapıcı hem de yıkıcı olan erotik arzuları temsil ediyordu. şeytan da, sık sık bedeni kıllarla kaplı, kimi zaman boynuzlu, kimi zaman da çift toynaklı olarak betimlenmişti.

Bir o kadar daha bilinen iskandinav mitlojisinde ise şöyle geçmektedir;
İskandinav
Loki Laufeyjarson veya Loki iskandinav mitolojisinde kötülük ve kurnazlık tanrısıdır. Kimi tasvirlerde boynuzludur. Bir dev olan Laufey ve Farbauti‟nin oğludur. Savaş sonrası henüz bir bebekken ortada kalmıştır. Odin onu orada bırakmaması gerektiğini düşünüp yanına alıp Asgard‟da Thor ile birlikte kardeş olarak büyütmüştür.
Kendisine büyük bir sadakat ile bağlı olan Sigyn ile evliliğinden Nari adında bir evladı varken, dişi dev Angrboda (uğursuz bir addır ve “Kader Habercisi” anlamına gelir) ile yaşadığı bir kaçamağın meyveleri olan ve kötü niyetli, uğursuz oldukları bilinen üç çocuğu daha vardır: Kurt Fenrir, Dünya Yılan Jormungandr ve yer altı diyarının yöneticisi olan doğaüstü yaratık Hel.
Jormungandr,Fenrir ve Hela tasviri

Loki, atılgan, hazırcevap, kurnaz ve Thor‟u bir yandan kollayan,diğer bir yandan onunla dalga geçen bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üvey kardeşinin popülerliği ve üstünlüğünü düşünürsek ikili oynaması doğal geliyor. Verdiği kararların çoğu akıllıca olmayan, hilebaz birisi olarak betimlenir. Loki, aynı zamanda kehanette de belirtilen ,dünyanın sonunu getirecek savaş olan Ragnarok da, tanrılara karşı çarpışacak ordunun komutanlarından birisi olacaktır.
Ragnarok da rolü oldukça büyüktür. Ayrıca Heimdall‟ın da baş düşmanıdır. Loki‟nin diğer tanrılara kıyasla belirli bir tanrısal özelliği yoktur. şekil değiştirebilir veya bir şeyin şeklini değiştirebilir ama İskandinav mitlerine baktığımızda bunu insanların da yaptığını görebilmek mümkündür.
Loki tasviri

Loki karmaşık bir karaktere sahiptir. Diğer Æsir Tanrıları’na oyunlar oynayarak eğlenir. En önemli tuzaklarından biri kör Tanrı Hodr’ı kandırarak, Odin’in oğlu Balder’in öldürülmesini sağlamak olmuştur.
Balder’in Öldürülmesi
Balder, kabuslarında yakında öleceğini görmeye başlamıştı ve bu yüzden Odin ölülerin krallığı Hel’e gidip şüphelenecek bir Ģey olup olmadığına bakmaya gitti. Orada bir kadınla konuştu ve kadın ona Balder’in gelişine hazırlık yaptıklarını söyledi. Bu durumu duyan annesi Frigg herkesi Balder’e karşı zarar vermemeleri konusunda baskı yaptı ve yemin ettirdi. Artık hiçbir şekilde yara almayan Balder diğer tanrıların hedef tahtası olmuştu. Hepsi atıcılık becerilerini Balder üzerinde deniyorlardı. Ama Frigg ökse otunu unutmuştu ve Loki bu durumu fark etti ve Balder’in kör kardeĢi Hod’a ökse otundan yapılmış bir ok vererek Balder’a nişan almasını sağladı. Ok Balder’in tam kalbine geldi ve hemen öldü.

Büyük bir keder etrafı sardı. Çünkü Balder sadece Aesir tarafından değil tüm yaşayan canlılar tarafından seviliyordu.
Odin cesur Hermod’u atı Sleipnir’i ile birlikte Hel’e yolladı ve ondan Balder’ı oradan geri getirmesini istedi.
Hel tüm yaşayan canlıların Balder için gözyaşı dökmesi durumunda onu geri gönderebileceğini söyledi. Ve tüm canlılar ağlamaya başladı. Ama sadece dişi dev Thokk ağlamadı. Thokk, aslında Loki’nin şekil değiştirmiş haliydi.
Balder gömülürken karısı Nanna da kederinden öldü ve ikisini yanan bir gemiye koyup denize gönderdiler. Odin oğlunun üzerine eğildi ve kulağına bir şeyler söyledi. Sonra sihirli yüzük Draupnir’i Balder’ın göğsüne koydu. Tanrılar gemiyi denize bırakmak için güçlü dişi dev Hyrrokkin’den yardım istedi.
Dev dizgin olarak dört tane yılanı kullandığı bir kurdun üzerinde oraya geldi. İçindekilerin ne olduğunu önemsemeksizin gemiyi denize fırlattı ve Thor’u sinirlendirdi. Thor, devi öldürmek istedi ama tanrılar onu yatıştırdılar.
Thor sinirini küçük bir cüce olan Lit’den çıkardı. Lit tüm gece tanrıların arasında koşuşturup, onların canlarını sıkmaktaydı. Thor bir tekmeyle Lit’i ateşe fırlattı. Tanrıların öc almalarından şüphelenen Loki kendisini bir şahine dönüştürdü.
Ama tanrılar kuşkulanmaya başlayınca Mimir’in kuyusuna uçtu ve ondan Odin’in gözünü başka yere döndürmesini istedi. Böyle onu göremeyecekti. Mimir bunu yapmak istemediğini söyledi. Sonra Loki kendini bir somon balığına dönüştürdü ve Frananger’a daldı. Ama kaçamadı.
Tanrılar Loki’yi kendi oğlu Narfi’nin bağırsaklarıyla bağladılar ve Skadi üzerine zehirli bir yılandan eter damlattı. Loki’nin aşkı Sigyn bir kalkanla onu zehirli eterden korumaya çalıştı.
Kalkanın içi eter dolunca kalkanı boşaltması gerekti ve Loki o kadar
güçlü bir çığlık attı ki yeryüzü sallandı. Depremlerin sebeplerinden
birinin de Loki‟nin bu çığlıkları olduğu inanılırdı.
Artık Loki Ragnarok’a kadar serbest kalamayacaktı. Ragnarok ‘un ardından, yeni dünya küllerden yeniden kurulduğunda, Balder yeniden doğacağına inanılır.
Loki’nin Ölümü;
Ragnarok da Loki‟ baş düşmanı Heimdall ile savaşır ve bu savaşın
kazananı yoktur. Bu çarpışma sırasında ikisi de birbirini öldürür.

Ve çok bilinenlerden biri olarak ise mısır;
Mısır
SET/Seth/Suetekh/Sutekh
Semboller: Domuz, Eşek, balık Tapınma Merkezi: Tanis, ombos

Mısır mitolojisinde İsis, Osiris ve Nephthys’in kardeşi olan kaos, çöl, savaş, fırtına ve yabancı topraklar tanrısı olarak geçen bir tanrıdır. Gökyüzü tanrıçası olan *Nut’un -Büyük gök tanrıçası Nut, Heliopolis Enneadının (ilk dokuz tanrı) parçasıydı.
Nut; hava tanrısı, Shu‟nun kızı ve yer tanrısı Geb‟in kız kardeşi ve karısıydı. Büyük gök tanrıçası olarak, Nut, bedeni, dünyanın üzerinden karşı tarafına geçerek, doğu ve batı ufuklarına, elleriyle ve ayaklarıyla dokunan, bir kadın olarak temsil ediliyordu.
Çocukları olan İsis, Osiris, Nefitis ve Set, enneadın parçası olmuştur. Oğlu olduğu bilinmektedir.
En eski yazıtlarda ise iyilik ile özdeşleştirilen şahin başlı Horus ile düşman kardeşi olarak bahsedilmektedir. Bazı yazıtlarda ise su aygırı tanrıça Nephthys ile hamilelik ve doğum tanrıçası Theouris’in eşi olduğu geçmektedir.
Set’in doğumu ile ilgili bir parantez açacak olursak, efsaneye göre Ra‟nın karısı Nut, Geb‟i kendisine aşık eder. Bunun üzerine Ra Nut‟a bir ceza verir ve ona yılın hiç bir ayında ya da gününde çocuk sahibi olamayacağını söyler. Ra‟nın emirleri hiç bir zaman reddedilemeyeceği için Nu çareyi Thot‟tan yardım istemekte bulur. Thot uzun uzun düşündükten sonra aklına iyi bir fikir gelir. Ay tanrıçası Selene‟ye gider ve onu tavla oynamaya davet eder.
Tanrıça bu oyunu kaybederse aydınlık bölümlerinden yedide birini
Thot‟a verecektir. Oyunu Thoth kazanır. Selene aynen söz verdiği gibi ışığının yedide birini Thot‟a verir. Thoth tanrıçadan aldığı ışıktan beş gün yaratır ve bu günleri yıla ekler. Böylece Nut,hiç bir yıla ve aya ait olmayan bu beş günde doğum yapabilecektir.
Nut‟un Osiris, Horus, Set, Ġsis ve Nephtys adlarında beş çocuğu olur. Osiris birinci günde, Horus ikinci günde, Set üçüncü günde, İsis dördüncü günde ve Nephtys beşinci günde doğarlar.
Set’in Mısır’a sahip olmak için kardeşi osiris’i öldürdüğüne inanılır. Olay ise şu şekilde anlatılır;
Seth büyük bir yemek verir ve Osiris‟i de çağırır. Osiris hiç bir şeyden şüphelenmeyerek yemeğe gider. Yemek sonunda Seth, sandık kimin ölçülerine uyarsa,sandığın sahibinin o olduğunu söyler. Denemek için herkes sırayla sandığın içine yatar.
Sıra Osiris‟e gelmiştir. Osiris yatar yatmaz Seth sandığı çiviler, eritilmiş kurşunla lehimler ve Nil nehrine atar. Böylece Seth planını uygulamıştır. Bu olay “ Osiris‟in krallığının yirmi sekizinci yılında, Athyr ayının on yedisinde olmuştur. İsis bunu duyunca, üzüntüsünden saçlarını keser,elbiselerini parçalar ve Osiris‟in kapatıldığı sandığı aramaya çıkar.
Osiris‟in kapatıldığı sandık, Fenike‟ye, Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır.
Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir. Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır.
Bu olay İsis‟in kulağına kadar gelmiştir. İsis durumu anlar ve Malkandros‟un sarayına gider. Burada önce Astarte‟nin çocuğunun dadısı olur. İsis bir gün çocuğu ölümsüz yapmak ister ve bu amaçla çocuğu ölümsüzlük ateşine batırır.
Bunu gören kraliçe çığlıklar atarak İsis‟i engeller. İsis artık kendini tanıtmak zorunda kalır. Daha sonra Kral Malkandros‟dan izin alarak ağacın gövdesini açar ve içinden sandığı alır. İsis sandığı vatanına geri getirdikten sonra , Buto şehrine, oğlu Horus‟un ziyaretine giderken sandığı, güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır.
Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris‟in bedenini tanır. Bunun üzerine, Set Osiris‟in bedenini 14 parçaya ayırır ve
bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır. Bunu duyan İsis papirüs ağacından yapılma bir tekneye biner ve bütün Mısır‟ı dolaşarak
Osiris‟in bedeninin parçalarını toplar ve parçaları her bulduğu yere bir tapınak diker.
Bu yüzden Mısır‟ın bir çok yerinde, içinde Osiris‟in cesedinin bulunduğu söylenen bir çok tapınak vardır.
Efsanenin sonunda ise Osiris‟in oğlu Horus Seth‟i yener. Yeniden
doğan Osiris’in ise gökyüzündeki mekanına, orion yıldızına geri
döndüğüne inanılır.

Osiris yeşil tenli tasvir edilmiştir bunun sebebi, yeniden doğuşu temsil
etmesidir. Ra gökyüzündeki yolcuğu sırasında Set’in saldırgan karakterinden
faydalanıp, ona yıldırım gücünü de vererek Apep/Apophis(Nil’de yaşadığına inanılan çok büyük bir yaratık) ile kavga etmesini böylece güneşi korumasını sağlamıştır. Az sayıda olsa da Horus ile Set’in uzlaştığı düşüncesi ile oluşturulan birleşik bir Horus-Set tanrısı hatta tapınakları da bulunmaktadır.

Hıristiyanlık
ŞEYTAN (İBLİS)
(satan, it. satana, ing. satan, alm. Teufel/Satan)
Ya da aynı sıklıkta kullanılan, şeytan (satan, hasım) ya da iblis (diabolos, iftiracı) isimleri altında Kutsal Kitap, kendisi gözle görünmeyen, fakat eylemi ya da etkisi gerek başka varlıkların (cinler ya da murdar ruhlar) faaliyetinde, gerek inzivada tezahür eden, kişisel bir varlığı ifade eder.Öte yandan bu noktada, sonralardaki jüdaizm’den ve eski Doğunun edebiyatlarının çoğundan farklı olarak, Kutsal Kitap azami bir kanaatkarlık göstermekte olup, bize bu şahsın ve hilelerinin mevcudiyetiyle ve de bunlardan korunmamızı sağlayacak yollarla ilgili bilgiler vermekle yetinmektedir günah işlemeye teşvik eden boynuzlu küçük kırmızı adamdan kötülüğün kişilikleştirilmesini tanımlamak için kullanılan bir deyim arasında değişir.
Ancak Kutsal Kitap bize İblis‟in kim olduğu ve yaşamlarımızı nasıl etkilediği hakkında açık bir portre çizer. Basitçe söylemek gerekirse, Kutsal Kitap İblis‟i, günahtan ötürü gökteki konumundan düşen ve şimdi Tanrı‟nın tamamen aleyhinde olan ve Tanrı‟nın amaçlarını engellemek için gücünün yettiği her şeyi yapan bir melek olarak tanımlar. İblis, kutsal bir melek olarak yaratılmıştı. Yeşaya İblis‟e büyük bir olasılıkla düşüşünden önceki ismi olan Lusifer ismini verir.
Hezekiel İblis‟i bir Keruv; belli ki yaratılmış en yüksek melek olarak yaratıldığını tanımlar. Güzelliği ve konumundan ötürü kibirlenip Tanrı‟nınkinin üstünde olan bir tahta oturmayı istediğine karar vermişti.
İblis‟in kibri düşüşüne neden olmuştu. Yeşaya 14:12-15‟de birçok “yapacağım, edeceğim” türünden birçok söz söylemesine dikkat edin. Tanrı, günahından ötürü İblis‟i cennetten atmıştı. İblis bu dünyanın yöneticisi ve havadaki hükümranlığın yöneticisi oldu. İblis suçlayıcı ayartıcı ve kandırıcıdır. İsmi bile “düşman” ya da “karşı çıkan” anlamına gelir. Unvanlarından başka bir tanesi olan şeytan da, “iftiracı” anlamına gelir. İblis cennetten atıldığı halde hâlâ tahtını Tanrı‟nın kinin üzerine yükseltmeye çalışmaktadır. Dünyanın tapınmasını kazanmayı ümit ederek Tanrı‟nın yaptığı her şeyin sahtesini yapmakta ve Tanrı‟nın egemenliğine muhalefeti teşvik etmektedir.
Her sahte tarikat ve dünya dininin ardındaki nihai kaynak İblis‟tir. İblis, Tanrı‟ya ve O‟nu izleyenlere karşı çıkmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Ancak iblis‟in geleceği mühürlenmiştir: onu sonsuzluk boyunca ateş gölü beklemektedir.
